TRANSHÜMAN – Beden Acziyetlerinin Giderilmesi – SUPERHUMAN – (Güçlendirilmiş İnsan)
Çürüme dişte başlar.
Eski çağlardan beri insanlar vücutlarının eriyişini ve değişimini dramatik denilebilecek şekilde izlerken şüphesiz bunun bir sorun olduğunun farkına varmıştır. Ancak bazıları buna teslim olurken bazıları ise yok olmamak için mücadele etmiştir.
İnsan bedeninin yok olacağının en başından beri farkındadır ve tam da bu sebeple büyük bir korku içerisindedir: unutulmak, yok oluş. İnsanlık tarihine bakacak olursak çoğu savaşın temelinde insanın bedenin yok olacağının farkındalığı sebebiyle “ölümsüz bir savaşçı, lider olayım” düşüncesi olduğu görülecektir.
Biraz da eski insanların fizyolojik durumunu gözlemleyelim. Yapılan araştırmalar eski insanların çok fazla yaşamadığını ortaya koymaktadır. Ancak zamanla mantarların zehirlilik tasnifinin yapılması, hayvanların avlanması, ilk arpa tanesinin toprağa düşmesi ve pek tabi buzdolabının keşfiyle bu yaşam süresinin arttığını söylemek mümkün.
Peki, insanoğlunun bu gelişimini sadece yaşam koşullarının iyileştirilmesiyle sınırlamak mümkün mü; mesela insanı değiştiren ona bugün “mısır değil de bizon yemek istiyorum” amacından daha büyük bir amaç veren başka bir şeyler olabilir mi?
Evet, bilgi dediğinizi duyar gibiyiz. Tabi ki bilgi en önemli amaçtır o zamanlarda da öyleydi karnını az çok doyurmaya başlayan insan kendini vücudunu doğayı anlamaya çalıştı. Bilgi edinmek ve aktarmak çok zordu; tek nüshasının sadece bir kütüphanede bulunduğu kitaplar düşünün, çok insanın bilgiye erişmek için çok uzaklara gitmesi gerekmekteydi.
Günümüzde ise büyük İskender’in kütüphanesini serçe parmağımız kadar bir diske kaydedebiliyoruz. Bu diskler gelişeli çok değil 15 yıl oldu. Şuan elimizde muazzam bilgi deposu var.
Peki bu bilgi yığını bize neyi getirecek: Kendi bedenimize tam müdahaleyi. Doğaya tabi değil sahip olan insan; disklerin, İnternetin arasında kendini buldu. Artan bilinçlenme ile uğraşacağı şey artık vahşi doğa veya kandırılma değil kendi vücudu oldu ve eminiz ki bu husus gündemini artarak işgal etmeye devam edecektir.
Bu konuda ilk devrimi organ nakliyle başardı diyebiliriz. Ancak bunlar emeklemeydi bunları yapanların zamanında büyük dünya ağları ve tam teşekküllü çalışma ortamları yoktu. 21.yy da yavaş yavaş bunlar kuruluyor ve artık yapay organlar uzuvlar çağı başlıyor. Kalbiniz kendi kafasına göre yanlış bir ritimde atıyorsa artık bir pil aracılığıyla ona “dur yanlış yapıyorsun böyle çalışacaksın” diyerek vücudunuzun patronu siz olabiliyorsunuz. Bu nereye gidiyor hiç düşündünüz mü?
Bu acziyetleri burada mı bitecek? Gücümüz bu kadar mı? Elbette hayır bunu yapay böbrek yapay kalp yapay akciğer gibi birçok teknoloji izleyecek. O kadar zayıf bir bedendeyiz ki COVİD-19 gibi virüs çıktı bizi ezip geçti herkes Dijitalleşmeye başladı toplantılarını telekonferansla yapıyor. Size uzak gibi görünmesin, bu Dijitalleşme ve bedensel güçlendirmeler kısa sürede çok artacaktır. Bu yüzyılda mağazaya gidip 100 dolar karşılığında böbreğinizi değiştirebileceksiniz.
Belki de 200 yıl yaşayabileceksiniz ya da çok daha fazla…
Tabi en önemlisi yapay beyin, yani yapay zeka veya beyni dijitale aktarma. Bu yüzyılda orta disiplinde bir çalışma ile bulunması kuvvetle muhtemel. Bütün bunlar yapıldığında güçlendirilmiş insanlar artık Avrupa’dan Amerika’ya yüzerek gidebilecek veya dördüncü kattan atladığında her tarafı kırılmayacak.
Ve daha önemlisi insanlar Dünya cam fanusundan kurtulup Mars’a veya Ay’a koloniye giderken o tuhaf giysileri giymeyecek. İşte Yapay Zeka Ve Bilim Derneği bunun bilincinde olup bu yönde çalışmaları için şimdiden zemin yaratıyor. Bu nesli yakaladığınız için çok şanslısınız çocuklarınızı çürümekten kurtarmak için sizde bir adım atın!