YAPAY ZEKA Nedir, Tarihi ve Geleceği, Organik Robot :İnsan, SUPER HUMAN, Veri Bilimi, Transhümanizm

Yapay Zekâ kavramı artık hepimize tanıdık geliyor. Hatta kanıksadık bile diyebiliriz. Peki bu yapay zeka; gerçekten o kadar zeki mi, yani bir insandan “zeki” olabilir mi?  Hadi, şöyle soralım; bir makine ne kadar zeki olabilir? 
Sanırım önce biraz zeka kavramını netleştirmek gerekiyor. İnsana büyük resimde baktığımızda; duyuları -yani girdileri- almaçlarıyla alıp duyu organlarıyla işleyip, hesapladığı çıktıyı bedeninin çeşitli yerlerine gönderen organik bir robot olduğunu görebiliriz. Küçük resimde baktığınızda ise A T C G gibi harfler ile dizilmiş yazılmış –evirilmiş- bir işletim sistemi olduğunu ve bunların belli diziler halinde toplaşarak gen denilen programları oluşturduğunu görürüz. Bazı durumlar için bir programın çalışması veya susması amacıyla üç harfliler koyulmuştur. 
Tüm bunları evrim denen kör programcı başarmıştır. Hatta bu bizim kör programcı Evrim;  canlılar arasında “şartlara uygun olan kazansın” mantığıyla bir üst programı kontrol etmiştir. Korku programını kullanarak ölüm tehlikesinde canlıyı en iyi performansa getirmek için ayarlamıştır. Savaşmak ya da sıvışmak için Örneğin; gözlerin büyümesi, kalbin hızlı atması, kasların güçlenmesi gibi… Ya da mesela zehirlenmeye karşı tiksinmeyi yüklemesi gibi.. Bir nevi sevgi programı da hayatta kalmasını istediğimiz şeye yarar, insan hayatında kalmasını istediği şeyleri sever çünkü. 
Beynimizin temel prensibi problem çözmeye dayalıdır bunu yaparken çok sayıda işlemci ile eşzamanlı çalışır. Yani ne kadar çok işlemciyi devreye sokarsa getirdiği çözüm o kadar doğru olur. 
insan aklı “bak arkadaşım bu işlemcilerini kullandıktan sonra arada kalırsan zar at” demiş oluyor. E işte biz buna irade diyoruz. Peki ya bu zarı atmayı seçecek olan kendi isteğiyle seçim yapan insan zekası dışında başka bir zeka olsaydı… Evet dostlar işte buna yapay zeka diyoruz. O kadar zor değilmiş değil mi? Hadi gelin bunu biraz derinleştirip tarihsel kökenine inelim. 
Takvimler 2 Eylül 1955’i gösteriyor ve dünya yapay zeka terimi ile McCarthy’nin metni aracılıyla tanışıyor. Marvin Minsky’nin ise “bir gün insan beyninin nasıl çalıştığını çözeceğim” diye başlayan çalışmalarıyla; makine şu işi yapamaz diyenlere tek tek cevap niteliğinde programları yazmayı başardı.

Google’daki “bunu mu demek istediniz” lerdeki gibi beynimizde sürekli tekrarlanan şeyleri otomatiğe bağlar. Neden Google sınırsız bir depo bize sunuyor hiç düşündünüz mü çünkü gelecek teki büyük zekayı oluşturmak için dünya üzerindeki herkesin dilini(zekasını) bilmesi gerekir. Öyle ki aynı mantıkla bu birikim sayesinde; bir mağaza sitesindeki önceki kullanıcıların çerezlerini inceleyerek sizin de onlar gibi alıcı mı yoksa bakıcı mı olup olmadığınızı anlayıp size ona göre muamele edebilir.

Bıraktığınız veri izleri ile ırkınızı, aylık gelirinizi, anne baba olup olmadığınızı hatta bu konuda hevesli olup olmadığınızı ve daha pek çok şeyi tespit edebiliyor. Netflix sizin ne izleyeceğinizi sizden daha iyi bilebiliyor. Sesleri yazıya döküyor, yüzleri tanıyor çeviri yapabiliyor insanüstü oyunlar oynuyor lep yazınca leblebiyi yapıştırıyor. Hangi siyasi partiye oy vereceğini sadece 100 begenize bakarak anlayabiliyor 200 begeni ile ebeveynlerden 400 begeniniz ilede eşinizde sizi daha iyi tanıyabiliyor. Yanyana fotoğrafınızdaki arkadasınızı on yıl sonra bulup öneren bir yapıya bürünüyor.
Çekçe “zorla çalıştırılan anlamına gelen” robot terimi; ilk kez 1920 de bir tiyatroda kullanıldı. Robotic sözcüğüyle ise 1941’de Asimov’un “yalancı” öyküsünde tanıştık. Daha da geriye gidersek Yapay Zeka nın dedesi hukukçu Leibniz in hayali aslında işlerini kolaylaştırmak için bir mantık makinesi fikriydi. Belki de bu dijital hukukun habercisi oldu.

Nasıl derseniz şöyle ki; bir dava üzerinde çalışırken benzer davaların mahkeme kararlarını veya ilgili mevzuatı saniyeler içersinde inceleyecek ve en doğru kararı verebilecekti. Bir yapay zeka(yz) ya toplumdaki diyabet oranını düşür dediğimizde bu yz diyabetli hastaları ölüme gönderecekse burada bir sorun var demektir işte nasıl ki insan bilmeden önce etik öğretilmelidir yz ler de de öyle olmalıdır burdada geleceğin hukukçularına Roboetik gibi bir doktrin alanı açılıyor. akabinde robotiğin bundan ibaret olmayacağını tahmin edersiniz özellikle dilin ne kadar yanlış anlaşılmaya müsait olduğunu biliyorsanız. 
“İyi tamam tüm bunları yapıyor da, bunu yaratan biz değil miyiz yani bir kahve makinesi ne kadar akıllı olabilir” diye düşünebilirsiniz, pek çok kişi sizden önce bunu düşündü. İşte bu hususta ilk çalışma Alan Turing tarafından geliştirilmiştir.

Turing soyadını verdiği bu testte yapay zekanın dil becerilerine eğilmişti. Testin mantığı basitti; yönelttiğiniz sorulara, siyah camın ardında bulunan bir insan ve bilgisayar cevap veriyordu. Siz cevaplardan hangisini bilgisayarın verdiğini bulamıyorsanız bilgisayar testi geçmiş oluyordu. Bu durum insanların oldukça hoşuna gitmiş olacak ki bu durumu yarışmalara eğlence programlarına yerleştirdiler. 

Sonra olanlar oldu; önce 1997 Dünya Satranç Şampiyonunu mağlup ederek, ardından 2011 yılında iki insana karşı yarıştığı bilgi yarışmasını (IBM Watson) kazanarak Super Human aşamasına ulaştı. 
Bunu başka oyunlar takip etti. Evet olasılıkları değerlendiriyor, düşünüyor ve karar veriyordu. Bunları saniyeler içinde yapabiliyordu. Tüm alanlarda olmasada yavaş yavaş belli alanlar da insanın pabucu dam a atıldı
Ama işin asıl etkileyici kısmı şimdi başlıyor.

Go oyununu bilenler bilir. Evet evet şu üniversitede seçmeli ders olarak açılan “bir de bunun için set mi alacağız” deyip dersini almadığımız, dünyanın şu en eski oyunu Go. Bu oyunu diğerlerinden ayıran çok önemli farklar var, go diğer oyunlara göre çok fazla seçeneği içeriyor hamle olasılığı her hamlede geometrik artarak sonsuzlaşıyor. 
Öyle ki go tahtasındaki olasılıklar; sayılabilir, işlenebilir, elenebilir nitelikte değil. Hal böyle oyunca oyunun ustalarına nasıl kazandıkları sorulduğunda tamamı “sezgilerimle, sanki o hamle doğruymuş gibi geldi, tam olarak bilmiyorum bir anda buna karar verdim” gibi matematiksellikten uzak yanıtlar alırsınız. Sizce bu mümkün mü, yani bir yapay zekanın gerçekten hissederek bunu başarmasının imkanı var mı? 
Öyle ki bunun cevabını bilim insanları da araştırdı ve ancak ileriki yüzyıllar da bunun mümkün olacağını söylediler. Ama yanıldılar. 2017 yılında AlphaGO büyük Go ustasını yenerek bu oyunda da yz Super Human’a ulaştı. Peki bu ilerletiş nereye gidecek, yapay zeka tamamen her alanda bir insanı geçenilecek mi, bir insan gibi birden çok alanda uzmanlaşıp “hisleriyle” karar verebilecek mi? 
Şuan tek görevimiz yz yı elde etmek için çalışmak desek insanlık tarihinde sık görülen yanılma olasılığını bertaraf ettik diyebiliriz. Üstelik İnsanlar sadece genel bir yapay zeka elde etmesi yeterli olacaktır neden diye sorarsanız çünkü bu genel zeka zaten kendinde daha iyisini yapacak ve oda daha iyisini yapacak çok kısa sürede işte bundan sonrası büyük bir soru işareti… 
Not:Birkaç yerde Cem Say’ dan pasajlar mevcuttur.