DEĞİŞİM BAŞLIYOR! / Hikaye

Yazar: MELİH EMEÇ


-Anne hazır mısın?
Kadın yavaşça yattığı yerden doğruldu. Yaşlı bedenini taşımaktan yorulmuşa benziyordu.
Başucundaki tekerlekli sandalyesine doğru hamle yaptı. Bütün gücüyle sandalyeyi kendine çekti. Ancak
sandalyeye oturacak gücü kendinde bulamadı. Kızı sakin tavırlarla annesinin hareketlerini izliyordu.
-Anne bırak yardım edeyim.
Yaşlı kadın olur anlamında başını salladı. Genç kadın, annesinin koltukaltlarından tuttu. Tekerlekli
sandalyesine oturttu. Yüzündeki derin kırışıklıklar, bedeninin zayıflığı, konuşurken duraksamalar artık
vaktin geldiğini söylüyordu . Genç kadın bir kez daha sordu:
-Anne hazır değil mi?
Yaşlı kadın derin bir iç çekti. Duraksayarak konuşmaya başladı.
-Bilmiyorum, bu yaptığımızın doğru olup olmadığı hakkında hiçbir fikrim yok.
-Elbette doğru anne. Bunu bilmeyecek ne var?
-Bak kızım baban öleli yıllar oldu. Ben onu çok özlüyorum. Halimi görüyorsun, ne olur sanki beni
bıraksan da ben de huzur içinde şuracıkta ölüversem. Rahmetli babana kavuşsam.
-Anne sen ne diyorsun ya? Ben sana nasıl kıyarım? Babamın ölümünü halen kabullenemiyorum, senin
beni bırakıp gitmene nasıl razı olurum?
-Yavrum, her insan doğar, büyür ve ölür. Doğanın kanunu bu.
-Anne o eskidenmiş. Şimdi artık her şey çok değişti. Gideceğiz transplantasyon merkezine. Gece
yatacaksın bu bedeninle, sabah yepyeni bir bedenle uyanacaksın. Hepsi bu.
-Ya baban? Baban benim hakkımda ne düşünürdü?
-Anne o öleli çok oldu. Hem bu imkânlara o da sahip olsaydı, hiç tereddüt etmeden derhal yeni
bedenine taşınırdı.
-Sahi mi?
-Elbet. Hem çok sevinirdi seni yeniden genç haliyle görünce.
-Gerçekten sevinir miydi?
-Hem de ne sevinme? Sen hiç tatlı canını sıkma. Her şey eskisi gibi olacak. Ben her şeyi ayarladım.
-Neyi ayarladın?
-Anne konuştuk ya bunları, baş ucundaki bu aygıtları unuttun mu?
-Ne işe yarıyordu onlar?
-Anne, hani anlatıyordun ya geçmişini, hayallerini. Hani senin her halini her duygunu an be an
kaydediyordu ya bu cihazlar?
-Haa hatırladım. Ne olacak ki bunlar?
-Anne, senin duygu ve düşüncelerini de kopyalıyorlar. Yeni bedenine yükleniyor. Unuttun mu?
Yaşlı kadın bütün bu anlatılanları ilk kez duyuyormuş gibi kızının yüzüne baktı, baktı.
-Hatırladım sanırım. Yaşlılık kızım, sanırım bunamaya başladım ben.
-Sen hiç merak etme annem, bunların hepsi geçecek. Hadi gidelim artık ambulans aşağıda seni bekliyor.
Yaşlı kadın yatak odasından koridora geçerken duvarda asılı olan aile fotoğrafına bir kez daha baktı.
Ölüme bu kadar yakınken uzaklaşmak. İnanılmaz bir duyguydu bu. Yaşamak, yeniden yaşamak.
Antredeki boy aynasının önünde sandalyesini durdurdu. Uzun uzun kendini seyretti. Kızının aynadaki
yansımasına bakarak konuştu.
-En çok neden korkuyorum biliyor musun?
-Ne?

-Babanı unutmaktan.
-Anne hiç olur mu öyle şey? Herşey senin belleğinde saklı. Şu an ne biliyorsan aynısını yeni bedeninde
de bileceksin. Üstelik daha da net olarak.
Yaşlı kadın tamam anlamında başını salladı. Kapı önünde bekleyen sedyeye yatırdılar onu. Ambulansın
yan camlarından patlayarak akan gün ışığına bakıp geçmişini gördü, geleceğini gördü. Transplantasyon
merkezine vardıklarında onu kapıda karşılayanları tanıdı. Düzenli olarak eve gelip o başucundaki
aygıtları karıştırıp duranlardı bu insanlar. İçlerinden birisi gülümseyerek konuştu.
-Teyze hoş geldin. Nasılsın?
Yaşlı kadın gülümseyerek cevap verdi:
-Sağol evladım iyiyim sanırım.
-Teyze beklediğimiz o büyük gün geldi çattı. Hazır mısın yeni bedenine taşınmaya?
-Bilmiyorum ki evladım. Bana kalsa ben ölmeliydim şimdiye dek ama kızım buna izin vermiyor.
-Yok yok öyle artık kolay kolay ölmek yok. Sen şimdi hiç merak etme. Aklına hiç ölüm falan da getirme.
Rahat ol. Yaşayacaklarına inanamayacaksın.
-Ben yaşadım be çocuğum yaşadığım kadar.
-Öyle deme teyze, bu yüzyılda ölüm mü kaldı artık? Ben size teyze diyorum ama yaşımı söylesem
şaşırırsınız. Çok büyük bir ihtimal ben sizden büyüğümdür.
Yaşlı kadın, doktoru baştan aşağı şöyle bir süzdü. İnanmamışa benziyordu. Gel görelim bir yandan da
heyecanlanmıyor değildi. Öleyim deyince de ölünmüyordu ki. “Can şirin” diye geçirdi içinden. Koluna
takılan serumlar sayesinde rahatlamıştı. Az sonra derin bir uykuya dalacaktı. Son kez yanı başındaki
kızına baktı, ellerini avucunun içine aldı. Tatlı bir uykuya dalarken göz kapakları bir daha hiç açılmamak
üzere kapandı.
Bembeyaz bir ışık huzmesinin içindeydi. Işık onu yıkadı, yıkadı,pakladı. Gözlerini araladığında
gördüğü manzara onda şok etkisi yarattı. Yan sedyede yatmakta olan buruşmuş bedenine bakıyordu.
Birden zangır zangır titremeye başladı…

—————————————

Sende Transhümanizm hakkında yazmak ister misin?

O halde aşağıdaki Bize Katıl linkine tıkla!