Gerçeklik Aslında İradi Bir Yanılsama mı?

Bilinci anlamak, bilimin ve felsefenin kutsal kâsesidir ve yalnızca kişisel deneyiminizin değil, her bir sosyal girişimin temelini oluşturur. Biz, insanız ve bilinçliyiz. Fakat bilinç nedir ve nasıl ortaya çıkar?

Nörobilimci Dr. Anil Seth’in, bilinç dediğimiz şeyin nasıl olduğunu açıklamada ilginç bir yaklaşımı var. Dr. Seth, aşağıda izleyebileceğiniz bilgilendirici bir videosunda, beynimizin algıladığımız her şeyi ”halüsinasyon” gördüğünü ve bilincin de buradan geldiğini öne sürüyor.Bu fikir, hararetle tartışılan bir konudur ve bilinç anlayışımızın kompleksliğini daha da artırır niteliktedir. Bu konuda aşina olmamız gereken ilk kavram, “kualia”dır. Kualia; deneyimlerimizin öznel olan, yani algılayan özneye özgü olarak deneyimlenen özellikleridir. Kualiaya örnek olarak lezzetli bir pizzanın tadını, ayak parmağınızı sehpaya vurduğunuzdaki acıyı veya gökyüzünün maviliğini verebiliriz. Bu örnekler bize, bilinç durumunun öznelliğini de yansıtır, çünkü hiçbirimiz, bir başkasının bunları nasıl deneyimlediğini bilemeyiz. Bir pizzanın tadının veya ayak parmağınızın acısının neye benzediğini, sadece ve sadece kendi deneyimlerinizle bilebilirsiniz. Dolayısıyla algıladığımız şeyler, bir yerde, beynimizin yarattığı kontrollü halüsinasyonlardır.

Dr. Kai Hamburger ve Katharina Graben’in daha önceden Perception dergisinde yayınlanan bir makalelerinde, yanılsama (İng: “illusion”), halüsinasyon ve bilinç arasındaki benzerlik ve farklılıklar ele alınmaktadır. Bu makaleye göre, fiziksel uyaranlar birebir aynı olsa bile bilinci ve kendimizi algılama biçimimizin bireyler arası farklılık göstermesi durumu, bilincin bir yanılsama olabileceği düşüncesini ortaya koymaktadır. Descartes’in “Düşünüyorum, öyleyse varım.” (Lat: “Cogito, ergo sum.”) sözünden, Lana ve Lilly Wachowski’nin Matrix filmine kadar, gerçeklik sorgusu yapan yapıtlarda bile bilincimizin ve benlik fikrinin gerçekliği tartışmasızdır. Örneğin Descartes, emin olabileceği tek şeyin kendi deneyimleri olduğunu ve bu nedenle kendi varlığından emin olabileceğini söylüyordu. Ancak belki de gerçekliğin geri kalanı, sadece başkalarıyla paylaştığımız bir halüsinasyondur? Dr. Seth’in yaklaşımı, tam da yanılsama ve halüsinasyon kavramlarının tanımıyla başlıyor ve konuyu sadece algımızın sınırlandırılmasıyla kısıtlamıyor. Kualia dediğimiz şey, en nihayetinde duyu organlarımızdan sinir sistemlerimize kadar uzanan bir elektriksel dürtüden ibarettir. Eğer bilincimizin yattığı yerin beyin olduğunu düşünürsek, deneyimlerimiz doğrudan değildir. Vücudumuz, biyolojik süreçler sayesinde bu deneyimleri yaratır. Dr. Seth, 2017’deki TED konuşmasında şöyle açıklıyor: Algı, beynin bu duyu sinyallerini, o sinyallerin oluşmasına yol açan, dünyayla ilgili önceki beklentileri ya da inançları ile harmanladığı, bilinçli bir varsayım süreci olmalıdır. Beyin, sesi duymaz veya ışığı görmez. Algıladığımız şey, dünyada ne olduğuna dair beynin yaptığı en güçlü tahmindir.

Dr. Seth, neyin gerçek olduğunu gerçekten sorgulamamıza sebep olan birçok duyusal yanılsama gösteriyor. Fakat aynı zamanda, bize beynimizin nasıl işlediğine dair bir fikir veriyor. Beynin bir şekilde bilinçli gerçekliğinizi “halüsinasyon” gördüğü fikri de buradan geliyor. Seth, kontrollü halüsinasyon düşüncesini şu şekilde öne sürüyor:

Eğer halüsinasyon, bir tür kontrol edilemeyen algıysa, o halde tam burada ve şu andaki algımız da bir tür halüsinasyon demek oluyor. Beynin, çevreden edinilen duyu bilgilerine bağlı olarak tahminlerini dizginlediği, kontrollü bir halüsinasyon… Aslında hepimiz, her zaman halüsinasyon görüyoruz, şu anda bile! Sadece halüsinasyonlarımız hakkında fikir birliğine vardığımızda, buna ‘gerçeklik’ diyoruz.

Dr. Seth, konuşmasında aynı zamanda temel yaşam deneyimimizin getirdiği bütün bir birey olma durumunun, beynin hassas bir kurgusu olduğundan söz ediyor. Fiziksel varlığımızı ele alırsak, beyin, bedensel varlığını ve bir bedene sahip olma deneyimini nasıl oluşturuyor? Seth, bu soruyu bir nöroloji deneyi ile ele alıyor.

“Plastik el yanılsaması” (İng: “rubber hand illusion”) deneyinde, katılımcıların gerçek ellerinin, bakış açılarına dahil edilmemesini sağlayan bir düzenek kuruluyor. Sahte olan plastik el ise görüş hizalarına yerleştiriliyor. Daha sonra, katılımcıların gizli ellerine ve diğer plastik ele fırça ile vuruluyor. Bir süre sonra insanlar, sahte elin vücutlarının bir parçası olduğu hissine kapılıyorlar. Seth, plastik el yanılsaması deneyini şöyle açıklıyor: Bu, vücudu tanımlayan deneylerin bile beynin yürüttüğü en iyi tahminden ibaret olduğunu, beyin tarafından oluşturulmuş bir halüsinasyon olduğunu ortaya koyuyor“. Beynin benlik hakkında oluşturduğu tahminler, vücudumuzdan gelen birçok duyu sinyaline bağlı durumdadır. Şöyle devam ediyor: Çevremizi oluşturan dünya deneyimi ile içinde bulunan biz düşüncesi; fırsat ve tehlikelerle dolu bu dünyada, bizleri hayatta tutabilmek için milyonlarca yıldır süregelen evrim sonucu şekillenmiş bir tür kontrollü halüsinasyondan ibarettir.

ALINTIDIR

Evrim Ağacı / Çağrı Mert Bakırcı