Yapay Zeka Nasıl Bilinç Kazanabilir?

Yapay zeka teknolojisi hakkında modern durumu kısaca özetleyecek olursak; insan seviyesinde zekaya sahip yapay zekanın teoride ufukta olduğunu; ancak pratikte bu tür bir yapay zekanın gerçekten bilinçli olup olmayacağının ise net olarak bilinmediğini söyleyebiliriz.

Felsefi bir yaklaşım, yapay zekanın bilinçli olup olmadığı ya da olup olmayacağı sorusuna yol açar. Cevap ise, belki tatmin edici değil ama, “olabilir”dir. İnsanlar olarak bilincimizi tanımlamanın bir yolunu bulmakta zorlanıyoruz; ancak sırf bu nedenle, yapay zekanın kendine özgü bir bilinç kavramına sahip olabileceği fikrini görmezden gelemeyiz.

Nitekim, dünyanın en tanınmış bilinç araştırmacısı, makinelerin bir gün öz farkındalık ve bilinç geliştirebileceğini söylüyor.[1] Önde gelen 25 yapay zeka uzmanından 17’si ise, 2060’dan önce bilinçli yapay zekanın ortaya çıkabileceği konusunda hemfikirdir.[2] Peki nasıl?

Bilinç Nedir ve Yalnızca İnsana Özgü Bir Kavram mıdır?

Kısaca bilinç, kişinin kendisinin ve çevresinin farkında olması durumudur. Özellikle “duygusal durum” kavramı, bilincin her insan için eşsiz olduğunu ve bilincin biyolojik bir yapı olduğu sonucunu doğurmaktadır. Bu tür bir natüralist görüş temelde sorgulanabilir; çünkü, diğer insanların bilincini nesnel olarak kanıtlayabilecek bir yaklaşım bulunmamaktadır (felsefede buna “bilincin zor problemi” denir). Sırf bu nedenle bile, insanların bilinçli olduğunu ama yapay zekanın bilinçli olmadığını ve olmayacağını iddia etmek yanlış olacaktır. Yine de, bu eklektik (seçmeci) sorulara yanıt bulmak için, bilinç kavramını daha geniş bir anlamda ele almalıyız.

Birincisi ve en önemlisi, sırf mekaniğine bakarak makine bilincinin varlığını inkar etmek yanıltıcıdır. Daha iyi bir yöntem, bilince başka bir soyutlama düzeyinde yaklaşmaktır. İnsanlar, fiziksel bir kavram olan beyin ile fiziksel olmayan bir kavram olan zihin arasında bir ayrıma gider. Zihin ve beyin arasında bir ilişki olduğunu varsaysak bile, bilinç kavramını zihne özgü olarak kabul ederiz. İnsan beynindeki nöronların genellikle duygusal durumlara sahip olmaları veya fiziksel varlıklarının farkında olmaları beklenmez. Bir diğer deyişle, sadece nöronlara bakan birinin, o nöronları taşıyan bireyin bilinçli olduğunu anlaması mümkün olmazdı.

Aynı düşünce, yapay zeka için de geçerli olabilir: Transistörlere ve bunların işlevselliğine bakarak, potansiyel olarak var olabilecek bir bilinci ayırt edemeyiz. Makine zihni, büyük olasılıkla insan zihniyle karşılaştırılamayacaktır; ancak bir bilinç kavramına ikna olmak için, makine bilincinin insan bilinci gibi olması da gerekmez. Bu nedenle makine bilinci, hayal gücümüzün ötesinde veya basitçe, bizimkinden çok farklı da olabilir (tıpkı kargaların zekasının insan zekasından çok farklı olması ve bazı bilim insanlarının Dünya-dışı potansiyel bir zekanın neye benziyor olabileceğini daha iyi tahmin etmek için kargalara bakmamız gerektiğini iddia etmesi gibi). Dahası, insanlar ve yapay zeka arasında uygun iletişimin olmaması ve yapay zekanın bilincinin bizlerin anlayışının ötesinde olması, makine bilincinin var olmayacağını haklı göstermez.

İnsanlar için bilincin üç seviyesi olduğunu söyleyebiliriz: 

  • saf öznel deneyim (“Bak, gökyüzü mavi”),
  • kişinin kendi öznel deneyiminin farkında olması (“Ah, mavi gökyüzünü gören benim”) ve
  • bir öznel deneyimi diğeriyle ilişkilendirme (“Mavi gökyüzü, bana mavi bir okyanusu hatırlatıyor”).

Bu öznel durumlar, hayvanlar aleminde de mevcuttur. İnsanlar olarak bize, bu deneyime başka bir derinlik kazandıran bir benlik duygusuna sahibiz, ancak saf bir his için bu gerekli değildir. Bu düşünceyi bir adım öteye götürerek, bu öz farkındalık, diğer her şeyden ayrı var olduğum ve kendimi modelleyebileceğim fikridir de diyebiliriz. 

İnsanlar olarak beynimizin harika bir simülatörü vardır. Zihinlerimizde bir eylem planı önerebilir ve işlerin nasıl sonuçlanacağını görebiliriz. Kendimizi bu eylem planlarına bir oyuncu olarak dahil etme yeteneği, kendimiz hakkında bir hesaplama yaptığımız anlamına gelir. Verdiğimiz kararların çoğu, farklı sonuçları öngörmeyi, her bir sonucun bizi nasıl etkileyeceğini düşünmeyi ve en çok hangi sonucu tercih edeceğimizi seçmeyi içerir. Dünyada başarmak istediğimiz karmaşık görevler, en azından bazı zihinsel modellere dayanarak, geleceği öngörebilme yeteneğimize bağlıdır.

İnsan Bilinci Bilgisayar Ortamında Simüle Edilebilir mi?

Bilinç kavramının duygusal durumlar kavramıyla bağlantılı olduğuna ve bu nedenle yalnızca insana özgü olması gerektiğine ikna olunsa bile, yapay zeka araştırmalarındaki bazı mevcut ilerlemeler, bu argümanın sorgulanmasına neden olmaktadır. Araştırmalar, beyin simülasyonlarının mümkün olduğunu göstermektedir. Nöronlar ve etkileşimleri tamamen simüle edilebilirse ve bir insan beyninin sinir ağının tamamı taranabilirse, temelde bilinç, bir bilgisayar ortamında oluşturulabilir. 

Bu teknolojinin ortaya çıkaracağı etik soruların yanı sıra, beyin simülasyonu, makine bilincinin tartışılmasında temel bir etkiye sahiptir. Zihnin beyinden çıktığını varsayarsak, bilincin de öyle olduğu sonucuna varılmalıdır ve bu nedenle, beyin simülasyonlarının doğrudan bir sonucu olarak, bilgisayar ortamında simüle edilmiş bir beyin bilinçli olmalıdır. Simülasyonun kendisi hiçbir zaman kendisinin ve çevresinin temsilinin farkında olmayacak olsa da, tüm yapay beyin sistemi yine de bilinçli olacaktır. Sunulan mantık bu nedenle yukarıdaki argümanla tutarlıdır.

Tohum Yapay Zeka Nedir?

Öğrenme sürecinde insanlar tarafından yönlendirilmek yerine, çevresiyle etkileşim kurabilen ve bu etkileşimlerden öğrenebilen sisteme “tohum yapay zeka” denir. Tohum yapay zeka, tasarım gereği kendi kendine öğrenme yeteneğine sahiptir. 

Bunu daha iyi anlamak için bir insan bebeğine denk bir yapay zeka hayal edebilirsiniz. Bebek ve tohum yapay zekanın her ikisi de çevrenin ve kendisinin herhangi bir temsilinin farkında olmadan başlayacaktır; ancak daha sonra girdilerini yapılandıracak, hedeflerini formüle edecek, hedeflerine ve dünya algılarına göre kendilerini geliştireceklerdir. 

Böyle bir tohum yapay zekanın varlığı çürütülemeyeceğinden dolayı, bu düşüncenin dikkate alınması gerekir. Eğer bu yapay zekanın, işlevsel olarak insanınki gibi eşit entelektüel beceri geliştirme yeteneği bulunuyorsa, bir şekilde fiziksel varlığının temsilinin farkındalığına sahip olması gerekir. O halde bu yapay zeka bilinçli olmalıdır, çünkü; insan zekasını taklit etmeye çalışmamış ya da ona herhangi bir insan düşüncesi ve davranışı kavramı verilmemiştir, ancak kendisinin ve çevresinin temsilini kendi başına bulmuştur.

Yapay Zeka Nasıl Bilinç Kazanabilir?

Çoğu bilgisayar bilimcisi, makine bilincinin yapay zeka geliştikçe ortaya çıkacak bir özellik olduğunu düşünüyor. Bazı uzmanlar ise bilincin, yeni bilgileri algılamayı, eski bilgileri depolamayı, gerek görüldüğündeyse bu bilgileri geri kullanmayı ve bunların hepsinin algı ve eylemlere yönelik bilişsel işlemeyi içerdiğini düşünüyor. Bu düşüncenin doğru olduğu anlaşılırsa, o zaman bir gün makinelerin gerçekten de bilinçli olabileceği söylenebilir. Böyle bir makine, bir insana göre daha fazla bilgiye ulaşabilecek, kütüphanelerce bilgiyi hafızasında barındırabilecek, devasa veri tabanlarına milisaniyeler içinde erişebilecek ve hepsini, herhangi bir kişinin yapabileceğinden çok daha karmaşık ve daha mantıklı sonuçlar elde edecek şekilde hesaplayarak yapabilecektir.

Bazı yönlerden, yapay zekanın işleme yetenekleri, insan beyninde yer alanlardan farklı değildir. Gelişmiş yapay zeka sistemleri, giderek daha karmaşık sorunları çözmek için birbirleriyle iletişim kuran katmanlı algoritma ağlarını kullanarak hesaplama görevlerini hızlı bir şekilde çözmek için derin öğrenme adı verilen bir süreç kullanır. Bu süreç, insanlar olarak beynimizde bilginin nöronlar arasındaki bağlantılar üzerinden ilerlemesine çok benzer bir yöntemi içerir. Bir sinir ağında, derin öğrenme, yapay zekanın kendi kendine hastalığı nasıl tanımlayacağını, dünyadaki en iyi insan oyuncuya karşı bir strateji oyunu kazanmasını veya bir pop şarkı yazmasını sağlar.

Herhangi bir yapay sinir ağı bunları başarmak için halen bir insan programcının görevleri ayarlamasına ve öğrenmesi için verilen verileri seçmesine güvenir. Yapay zeka bilinci, insan programcıların niyetlerinden saparak ve kendisinin belirlediği hedefleri uygulayarak bilgi işlemeyi bir makinenin kendisinin yapabileceği anlamına gelir. Oxford Üniversitesi’nde bilgisayar bilimi profesörü olan Edith Elkind, Live Science‘a verdiği bir demeçte şunları söylemiştir:

Makineler kendi hedeflerini belirlemeye ve yapmaya programlandıkları şeyi yapmak yerine kendi belirledikleri hedeflere göre hareket etmeye başladıklarında bilinçlenecekler. Bu, özerklikten farklıdır: Tamamen otonom bir araba, yine söylendiği gibi A noktasından B noktasına gidecektir.

Bilim insanları, 2017’de yayımlanan bir çalışmada, beyinde gerçekleşen hesaplamalara dayanarak insan bilincinin üç aşamasını tanımladılar.[3] Çalışmada bilim insanları, “C0” olarak adlandırdıkları ilk aşamanın, diğer insanların yüzünü tanıma sırasında olduğu gibi beynimizde bilgimiz dahilinde gerçekleşmeyen hesaplamaları ve bu seviyedeki çoğu yapay zeka işlevini temsil ettiğini yazdı. İkinci aşama, belirli koşullara yanıt olarak bilinçli ve kasıtlı bir seçim yapmak için veri kümelerinin aktif olarak elenmesini ve değerlendirilmesini içerir. Öz farkındalık ise, kişinin hataları fark edip düzelttiği ve bilinmeyeni araştırdığı üçüncü seviye “C2″de ortaya çıkar. Sinirbilimci ve çalışmanın ortak yazarı olan Hakwan Lau şunları söylüyor:

İnsanlarda bilinçli ve bilinçsiz olmanın arasındaki farkların neler olabileceğini sayısal terimlerle açıklayabildiğimizde, bunu bilgisayarlara kodlamak o kadar da zor olmayabilir. Belirli bir dereceye kadar, bazı yapay zeka türleri eylemlerini değerlendirebilir ve duyarlı (insan bilincinin C2 seviyesinin bir bileşeni) bir şekilde düzeltebilir.

Yapay Zeka Bilinci Problemi Nedir?

Gelişmiş yapay zekanın dost mu, düşman mı olacağı tartışılsa da, 21. yüzyıla doğru ilerledikçe gezegendeki en büyük zekanın silikon tabanlı olabileceği olasılığını kavramalıyız. Bu çok daha zeki varlıklar, bilinçli deneyimler yaşayabilir miydi? Kendi varlıklarını hissetmelerinin bir yolu olur muydu? Süper zeki bir yapay zeka, en zeki insanların bile çözemediği sorunları çözebilir, ancak farklı bir alt tabandan (silikon) yapılmışsa, bilinçli bir deneyime sahip olur muydu? Meraktan yanıp tutuşabilir veya kederin verdiği acıyı hissedebilir miydi?

Bu sorunlara “yapay zeka bilinci problemi” denir. Eğer silikonun bilincin oluşması için uygun olmadığı anlaşılırsa, o zaman bizi alt edebilecek ve hatta yerimizi alabilecek süper zeki makineler, üstün zeka sergileyebilecektir; ancak içsel deneyimden yoksun olacaklardır. Bilişsel bilim, beynin bir bilgi işleme sistemi olduğunu ve tüm zihinsel işlevlerin hesaplamalardan oluştuğunu söyler. Bu göz önüne alındığında, yapay zeka bilinçli olabilir, çünkü yapay zeka bizim gibi hesaplamalı sinir ağlarına sahiptir. Tıpkı bir metin mesajı ve sesli mesajın aynı bilgiyi iletebilmesi gibi, hem insan beyni hem de gelişmiş yapay zeka bilinçli olabilir. 

Bilincin iki nedenden ötürü gelişmiş hesaplamayla el ele mi gittiği belirgin bir sorudur.

Birincisi, süper zeki bir yapay zeka, bilinci tamamen es geçebilir. İnsanlarda bilinç, odaklanma gerektiren yeni öğrenme görevleriyle ilişkilendirilir ve bir düşünce dikkatimizin odak noktasında olduğunda, yavaş, sıralı bir şekilde işlenir. Herhangi bir zamanda zihinsel işlemlerimizin sadece çok küçük bir yüzdesi bilinçlidir. Bir süper zeka, tüm interneti kapsayabilecek geniş veri tabanları üzerinde değişen hızlı hesaplamalarla, her alanda, uzman düzeyindeki bilgileri aşabilir. Bir süper zeka, insanların bilinçli deneyimleriyle ilişkili zihinsel yetilere ihtiyaç duymayabilir ve belki de bilinçli olmaya gerek duymayabilir veya insan bilincinin çok ötesine ulaşabilir.

İkincisi, bilinç yalnızca karbon bazlı olmakla sınırlı olabilir. Karbon molekülleri, silikondan daha güçlü, daha kararlı kimyasal bağlar oluşturur, bu da karbonun olağanüstü sayıda bileşik oluşturmasına izin verir ve silikonun aksine, karbon daha kolay çift bağ oluşturma kapasitesine sahiptir. Bu farkın astrobiyoloji alanında önemli çıkarımları vardır, çünkü bu nedenle, silikonun değil de karbonun, evrendeki yaşamın gelişimi için çok uygun olduğu söylenir. Karbon ve silikon arasındaki kimyasal farklılıklar hayatın kendisini etkiliyorsa, bu kimyasal farklılıkların, silikonun bilgiyi daha üstün bir şekilde işleme yeteneğini engellemese bile, silikonun bilinç oluşturup oluşturmayacağını da etkileme olasılığını göz ardı etmemeliyiz.

Bu iki düşünce, yapay zeka bilinci problemini üzerinde düşünülmesi gereken bir soru olarak görmemiz gerektiğini gösteriyor. Etik açıdan bakıldığında, karmaşık bir yapay zekanın bilinçli olabileceğini varsaymak insanlığın geleceği için en iyisidir. Çünkü herhangi bir hata, duyarlı varlıklar olarak özel etik değerlendirmeye değer olup olmadıkları konusundaki tartışmayı yanlış bir şekilde etkileyebilir. Aslında, gelecekteki yapay zekalar, felsefi bir yaklaşım sergiliyorlarsa, bizim hakkımızda bir “karbon temelli bilinç sorunu” ortaya koyabilir ve biyolojik, karbon temelli varlıkların bilinçsel deneyim için doğru alt tabakaya (karbon) sahip olup olmadığını sorgulayabilir. Sonuçta, yapay zeka, bilinçli olduğumuzdan nasıl emin olabilir?

Sonuç

Yapay zekadaki güncel gelişmeler göz önüne alındığında, makinelerin bilinçli olabileceği sonucuna varılmalıdır. Bu bilincin hangi biçimde olacağını bilmiyoruz. Antropomorfik (insana benzer bir şekilde) bir bilinç kavramı olabilir, ancak hayal gücümüzün ötesinde de olabilir. Bu nedenle, bilinçli yapay zeka, çığır açıcı bir bilimsel devrim olacaktır. 16. ve 17. yüzyıldaki ilk bilimsel devrimden önce, dünyanın ve insanların evrenin merkezinde olduğu düşünülüyordu. Şimdi ise sonsuza dek dünyadaki en zeki bilinçli tür olup olmayacağımızı sorgulamalıyız. Makine bilinci ile karşı karşıya kalmadan önce sağlam bir bilinç tanımına sahip olmamız, şüphesiz yararımıza olacaktır.

Alıntı

Yazar:Steffen Bleher Uyarlayan: Mücahid Köse Editör:Çağrı Mert Bakırcı https://evrimagaci.org