İÇ SES / HİKAYE

YAZAR: MELİH EMEÇ

-Gel bakalım, gel otur şöyle yamacıma.

Adam oturduğu koltuğu yana çekti. Çağırdığı delikanlı yandaki tabureyi kendine çekti, gösterilen yere oturdu. Şimdi iki çift göz bir bilgisayarın karşısındaydılar.

-Staj bitti artık değil mi?

-Evet dün sondu.

-Yani şimdi?

-Şimdi buranın kadrolu elemanıyım.

-Heyecanlı mısın?

-Heyecanlıyım çünkü iş güç sahibi oldum. Artık para kazanabileceğim.

-İyi hadi bakalım hayırlı olsun.

-Yönetim beni yetişmem için sizin yanınıza verdi.

-Biliyorum bak görevlendirme yazın burada posta kutumda duruyor.

-Ne yapacağız şimdi?

-Beni iyi dinleyeceksin. Burada ne yaptığımızı iyice kavraman lazım.

-Anladım. Ne yapıyoruz burada?

-Bak burada biz ne yapıyoruz iyi soru. Biz burada önce  insanların “İç sesi” oluyoruz.

-Onu nasıl yapıyoruz?

-İşte mesele burada zaten. Bunu yapmak büyük incelik, büyük bir hassasiyet ister. Öncelikle hedef kitleyi seçiyoruz.

-Hedef kitle kim?

-Parayı verenin gösterdiği tabi ki. Sen orasına takılma. Bu gün o olur, ertesi gün bu olur. Sorun yok, sen işine bak.

-Anladım. Peki, hedef kitleyi seçtik diyelim, sonra ne yapacağız?

-Bak şimdi, beni iyi dinle. İnsan konuşmadığı zaman ne yapar? İç sesi konuşmaya başlar. Bir insanın zihninden günde altmış bine yakın düşünce geçer. İç ses sürekli konuşur. Kendi kendine bir şeyler anlatır.

-Evet, bazen ben de bundan bunalıyorum. İç sesim beni yoruyor.

-Hah tam da bahsettiğim şey bu. İşte bizim işimiz bu iç sesi maniple etmek.

-Maniple edince ne olacak?

-İyi soru. Bak ne olacak? Kimin üstüne oynuyorsak, onun düşüncelerini pekiştirecek, keskinleştirecek, propaganda aygıtına dönüştüreceğiz.

-Çok meraklandım. Nasıl yapacağız anlatır mısın?

-Aferin, böyle meraklı olman iyi. Konuyu çabuk öğrenirsin. Şimdi aç bakalım twitterini.

Delikanlı cep telefonunu çıkarttı. Açtı. Şu an ikisi birden telefonun mavi ekranına bakıyorlardı.

Adam sordu.

-Fark ettin mi?

-Neyi?

-İç sesin durdu.

-Evet fark ettim.

-İşte bu birinci aşama. Telefonu açıp da ekrana baktığın anda iç sesin otomatikman duruyor. Bunu yapıyor olman demek manipülasyona hazır hale gelebilmen demek.

-Fikirlerimle oynanmasına açığım yani öyle mi?

-Tam olarak öyle değil. Sadece kapı açıldı. Ama kontrol şu an senin elinde. Ama az sonra kontrolü bak nasıl ele geçireceğiz.

-Çok meraklandım nasıl?

-Bağla bakalım telefonunu bilgisayara.

Telefon bilgisayara bağlanınca karşılarına bir yazılım ve algoritma çıktı. Algoritmada kimleri takip ettiği, kimleri beğendiği ve ne paylaştığı grafikler halinde dizilmiş duruyordu. Takip edilenlerin üstüne tıklayınca her birinin yaptığı paylaşımların ve etkileşimlerin de grafikleri çıktı. Yazdığı twetlerden hangi siyasi çizgiye sahip oldukları, nasıl bir dünya görüşüne sahip oldukları da görünüyordu.

-Sen şimdi sol tandanslı bir çizgiye sahipsin. Bu buradan net olarak görünüyor. İstersek şimdi seni yeni bir çizgiye oturtabilir ya da sol çizgide radikal bir adam yapabiliriz.

Delikanlı meraklanmıştı.

-Nasıl yapabiliriz?

Adam gülümseyerek cevap verdi.

-Birinci hamle iç sesini ele geçirmekti. Bunu başardık. Şimdi iç sesin değil bu twitterdeki düşünceler zihninde dolaşıyor. Takip ettiğin kişiler genellikle senin beğendiğin hoşuna giden şeyler paylaştığı için onların düşüncesini benimsiyor, kendi düşüncenle benzeştiriyor ve hatta gün sonunda içselleştiriyorsun.

-Yani?

-Yani gün bittiğinde sen kendi düşüncelerini terk etmiş ve sana bu konuları anlatan adamların fikirlerini benimsemiş birine dönüşüyorsun. Ama bu birden bire olmuyor. Zamanla olan şeyler bunlar.

-Şuraya not alayım o zaman. Birinci hareket kullanıcı sisteme girer, iç sesini duraksatır.

-Güzelll. İkinci hareket nedir?

-İkinci hareket ise takip edilen insanlarla ilgili. Kim takip ediliyor? Analiz edilir.

-Yani bu uygulamalar ile kişinin profili çıkartılabilir.

-Buna uygun yazılımlar var değil mi?

-Tabi ki. Demin gösterdim ya. Bak şu program.

Eliyle bilgisayarın üstündeki imleci gösteriyordu.

-Evet devam edelim bakalım. Şimdi hedef eleman uygulamaya girdi. Takip ettikleri analiz edildi. Bu adamı sahip olduğu görüşte keskinleştirmeye başlayalım. Bunun için ne yapacağız?

-Ne yapacağız?

-Twittere müdahale edeceğiz. Senin fikirlerine yakın tweetleri bulup çıkaracağız. Beğenilerinize göre diyerek önüne serpiştireceğiz.

-Anladım.

-Burada tweetlerin doğru olup olmaması ya da sahte hesaplardan gelip gelmemesi önemli değil. On tweet doğru hesaptan gelse bile üç tanesini de sahte hesaplardan önüne göndereceğiz. Sen bu tweetleri okudukça farkında olmadan bileneceksin.

-Twitter bunu farketmeyecek mi?

  -Etsin. Önemli değil o. O bunu fark edip de müdahale edinceye kadar sen bunu okumuş olacaksın bile.

-Sonra ne olacak?

-Örneğin bir ayın sonunda keskin bir eleman olabilirsin.

-Bence o kadar emin olmamalı. Ben kolay kolay inandığım değerlerden vazgeçmem.

-Evlat değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Dün kızdığın nefret ettiğin bu gün yol arkadaşın olabilir.

-Bilemedim.

-Anlayacaksın merak etme. Ne yaptık şimdi? Uygulamadaki paylaşımlar ile hedef süjemizin fikirlerini paralel hale getirdik değil mi?

-İyi de benim takip etmediğim adamları da sayfamda gösteriyorsun.

-Uygulama buna müsaade ediyor, bak burada ne yazıyor” beğenilerinize göre tavsiye edildi” diyor. İşte burada biz devreye giriyor senin ruhuna giriyoruz. Örgü gibi, iki düz bir ters.

-Anlıyor gibiyim. Süjenin zihnine girdik.

-Bak şimdi olayı basitleştirerek anlatalım. Sen üniversiteyi geçen sene bitirdin değil mi?

-Evet.

-Okulda çıkan öğle yemekleri üzerine konuşalım. Yemekler nasıldı?

-Pahalı ve kalitesiz.

-Tamam. Şimdi iki farklı bakış açısı koyacağım önüne. Birincisi devlet zor imkânlarla öğrencilerin karnını doyurmaya çalışıyor. Zarar ediyor ama yine de bu gençlerin karnını doyurmaya çalışıyor. Burada tüyü bitmemiş yetimin hakkı var.

-Tamam, ikincisi ne?

-İkincisi ise şu. Okul yönetimi milyonlarca ödenek alıyor. Bu parayı yönetim keyfi harcıyor. Öğrenciye hem pahalı hem de kalitesiz yemek çıkartıyor.

-Anladım.

-Şimdi bu görüşlerden her biri tweet olarak karşına çıktı. Birinden birini beğendin. Beğen bakalım birini.

-İkincisini beğendim. Hem pahalı hem kalitesiz.

-Tamam, bak şimdi devreye giriyoruz. Bak bakalım telefonuna. Ne görüyorsun?

Adam az ilerdeki diğer çalışanla göz göze geliyor, kaş göz işaretiyle bir şeyler anlatıyordu.

-Yemeklerin çok pahalı olduğu ve kötü olduğunu anlatan onlarca tweet.

-Bu tweetlerin sahibini tanıyor musun?

-Hayır hiç birini tanımıyorum. Hepsi takma isimle yazılmış.

-Tweetleri okumaya devam et. Bir şey dikkatini çekti mi?

-Evet çekti. Ay sonu yemekleri boykottan söz ediyor.

-Kim?

-132324-23uşş diye bir tweet hesabı.

-Tanıyor musun?

-Hayır.

-Tanıyamazsın çünkü onu şimdi biz uydurduk ve senin görebileceğin şekilde tweet hesabına gönderdik. Bu ve bunun benzeri onlarca hesapla ve günlerce senin zihnini iğfal edebilirim. Gün sonunda sen okul yönetimine iyice bilenmiş olursun. Bu arada bu hesabın sahibi nerede?

-Nerede?

-Bak bakalım nerede?

-Hesap askıya alınmış.

-Gördün mü? İstersem senin gibi düşünenleri bir araya getirebilirim. Senin okulunda yemekleri beğenmeyen, pahalı bulan, bunu boykot etmenin gerekli olduğuna inanan on öğrenci bulup fiştikleyebilirim.

-Şapka çıkartmalı.

-Bak şimdi diğer açıdan bakalım. Bunu devlete karşı yapılmış bir eylem gibi algılayan tweet beğenelim. Oku bakalım ne yazıyor o tweette?

– “Okul yıkıcıların panayır yeri olmaz. Ay sonu yemeği bahane edip eylem yapacaklarmış. Buna müsaade edemeyiz.”

-Beğen o tweeti. Bak şimdi altına.

Tweet dizgesinin üstüne onlarca benzer mesaj gelmişti. Hepsi de içinde az ya da çok düşmanlık barındıran tweetlerdi.

-Bunlardan birkaç tanesini daha beğen. Bakalım ne olacak?

Sonunda beğenilen tweetler genç elemanı organize olmak için yapılan bir davete kadar götürmüştü. Okul yemekhanesinin girişinde bir hafta sonra saat 12.00’da yıkıcılara karşı eylem yapılacaktı.

-Bu tweeti de siz mi attınız?

-Biz attık  tabi ki. Bak sahte hesaptan atılmış. Ama senin bunu görebilecek halin kalmadı ki. Gördüğün üzere bu basit manipülasyon ile iki genç kitleyi birbirine düşman edebilirsin. Tabi bu durumu anlaman için ben basite indirgedim. Bunun yapay zekâ ile organize şekilde yapıldığını düşün.

-Anladım sanırım. Bunun kime faydası var?

-Bunu biliyor olmanın sana ne faydası var? Biz işimize bakarız. Şimdi bir ay boyunca her sosyal medyana baktığında bu tarz mesajlara muhatap olduğunu düşün bakalım ne olur?

-Karşı görüşteki insanlara düşman olurum.

-Hah işte amaç bu zaten. İnsanları bir birine düşman etmek.

-İnsanlar birbirine düşman olsun diye mi yapılıyor bütün bunlar?

-İstersek dost olsunlar, kardeş olsunlar diye de yapabiliriz ama dediğim gibi parayı veren ne isterse o olur. Şimdi bu isteniyor. O sebeple bu tarz ayrı düşünceleri bulup insanları keskinleştirmemiz gerek. İşimiz genel olarak bu.

-Hedef kitle bu kadar saf olabiliyor mu?

-Kafasına makarna süzgeçi takıp tencere kapağı ile hayali düşmanlara saldıranlardan mı bahsediyoruz?

-Sanırım haklısın.

-Haklıyız tabi, anlayacaksın zamanla.

-Ama bazı insanlar sağduyulu mesajlar atıyor. Ben görüyorum insanları sağduyuya çağırıyor.

-Kolay o işler. Onun adına benzer on on beş hesap açılır. Hangisi hangisidir birbirine karıştırılır. Adamın attığı twetin altına dört tane daha saçma twet ekleriz. Kafaları karıştırırız. Daha olmadı adamın twetini hackler birkaç saçma mesaj ekleriz. Güvenilirliğini battal ederiz. Kolay o işler.

-Twitter şirketi fark etmiyor mu bu durumları?

-Evlat bak bakalım burada kaç bilgisayar var?

-Yüzlerce var sanırım.

-Ne yapıyor sanıyorsun bu makineler?

-Ne?

-Sürekli hesap üretiyorlar. Eskilerini siliyorlar. İstenilen grupları takip edip fikirleri ve adamları maniple ediyor sonra da sessizce ortalıktan çekiliyorlar. Bu kat sadece tweet uygulamasına bakıyor. Bu bina kaç katlı biliyorsun sanırım.

-Biliyorum.

-Bak bakalım tweetlerine.

Delikanlı tweetlerini kontrol ettiğinde az evvel saldırgan içeriklere sahip tweet hesaplarının kaldırılmış olduğunu gördü. Ama maksat hasıl olmuştu.

-Bu günlük bu kadar yeter değil mi?

-Yeter, kafam çok karıştı.

-Dur bakalım daha bu ne ki? Ben sana sadece bu işin giriş bölümünü anlattım. Daha bunun gelişme ve sonuç bölümleri var.

-Sonuçlanmış iş var mı?

-Peh bu da soru mu? O kadar çok ki. Dur bakalım acele etme. Şimdilik bu anlatılanları hazmetmeye çalış bakalım. Sonra yine konuşuruz.

-Tamam.

-Şimdi sen şu son operasyonu oku bakalım. Ne anlayacaksın?

-Hangisini?

-Oku işte orada duruyor.





Sende Transhümanizm hakkında yazmak ister misin?

O halde aşağıdaki Bize Katıl linkine tıkla!